Kriz derinleştikçe, geçim mücadelesi daha da ağırlaşıyor. Geçmişte yalnızca filmlerde rastlanacak türden hikâyeler artık sosyal medyada, ilan sitelerinde ve Telegram gruplarında açık açık yaşanıyor. “Böbreğimi satmak istiyorum”, “Karaciğerimi vermeye hazırım” diyen onlarca yurttaş organlarını satılığa çıkarmış durumda.
BİR BÖBREK 750 BİN - 1 MİLYON 300 BİN LİRA
Belli mecralarda organlarını satışa çıkaranlarla konuşuyoruz. Kimi mesajımıza çok istekli yanıt veriyor. “750 bin liraya böbreğimi veririm” diyor. İşlemi nerede yaptırabileceğimizi sorunca, “Türkiye’de çok zor anca yurtdışında” yanıtını veriyor. Kimi bu soruya tahlillerini atarak yanıt veriyor. “Bakın, her şeyim temiz, herhangi bir engelim yok” şeklinde konuşuyor. Son olarak fiyat sorduğumuz bir başka isim ise, “Benim niyetim ciddi. Satma nedenim maddiyat. Gerçekten düşünüyorsanız fiyatı konuşabiliriz. 1 milyon lira” şeklinde anlaşmaya çalışıyor.
EVİNİN KİRASI NEREDEYSE MAAŞIYLA EŞİT
Onlardan biri de ismini vermek istemeyen H.Ç. Üç çocuk babası. Kimliğimizi açıklamamız üzerine bizimle söyleşi yapmayı kabul ediyor. Hikâyesi İstanbul’dan başlıyor. Ticaretle uğraşıp derinleşen ekonomik krizle birlikte batmış. Üstüne yıllarca yaşadığı şehirden çok uzaklaşmış. Şimdilerde inşaat sektöründe çalışıp asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Ancak evinin kirası 15 bin lira, yani aldığı maaşa yakın.
“KARACİĞERİMİ BİLE VERİRİM”
Sözcü TV’ye konuşan H.Ç. ilk olarak “Bundan beş yıl önce biri çıkıp da ‘borçların için organını satacaksın’ deseydi gülerdim. Ama şu an 1 milyon 300 bin TL borcum var. O yüzden böbreğimi o fiyata vermek istiyorum. Battıktan sonra zaten asgari ücretle çalışmaya başladım. Hem borç ödüyorum hem ev geçindirmeye çalışıyorum. Evimin kirası 15 bin lira. Sadece borçlarım bitsin, eşime ve çocuklarıma yük olmayayım istiyorum. Sadece böbreğim değil, karaciğerimi de veririm.”
TCK’YA GÖRE HAPİS CEZASI VAR
Türk Ceza Kanunu’na göre organ satışı, alımı ve aracılık suç ve 9 yıla kadar hapis cezası var. Ancak insanlar çareyi yasa dışı yollarda arıyor. Bir diğer vahim tablo da insanların mağduriyetlerinden nemalanmaya çalışan şebekeler. Organ ihtiyacı olanlar sosyal medyada donör ararken, organ tacirleri veya dolandırıcılar ise bu ihtiyacı fırsata çevirmeye çalışıyor. Geçen ay yaşanan bir olayda Fransa’dan gelen bir kadın, böbrek nakli için vericiyi “kızım” diyerek tanıttı. İstanbul’da yakalanan kadın ve beraberindeki 3 kişi hakkında işlem yapıldı. Olayın arkasında yurt dışı bağlantılı bir şebeke olduğu tespit edildi. Bunu hatırlatarak sorduğumuz H.Ç., “Bir aydır araştırıyorum. Karşıma mafya da çıktı. Merdivenaltı yapıyorlar. İnsan ürperiyor. Ne sağlık güvencesi var, ne etik... Ama insanlar borçlarını ödeyebilmek için bunu göze alıyor” dedi.
UZMANLAR UYARIYOR: SOSYAL ÇÖZÜM ŞART
Uzmanlar, bu durumun yalnızca hukuki değil, sosyolojik bir facia olduğuna dikkat çekiyor. Derin yoksulluğun artık vücut bütünlüğünü tehdit eder hale geldiğini belirten sağlık hukukçuları ve sosyologlar, devletin acilen sosyal destek politikalarını güçlendirmesi gerektiğini vurguluyor. Psikiyatr ve Yazar Dr. Cemal Dindar, bu davranışların ardında derin bir suçluluk ve “kefaret ödeme” duygusu olduğunu vurguluyor: “Toplumsal eşitsizliklerin arttığı bu dönemlerde, yoksullukla beraber mucize beklentisi de artıyor. Kumar, madde kullanımı gibi davranışlarla başlayan bu döngüde insanlar büyük kayıplar yaşadıklarında suçluluk duygusu gelişiyor. Bu da zamanla kişinin kendini cezalandırmasına dönüşüyor. Organ satışı, bu psikolojik döngünün bir sonucu. Bu kişilere bunun ruhsal bir süreç olduğunu anlatmalı, beden bütünlüklerini bozmak yerine psikolojik destek almaları gerektiğini hatırlatmalıyız.”
Dindar’a göre felaket duygusuna kapılmak en büyük tuzak: “Ne bir mucize gelecek ne de gerçekten felaketin içindeyiz. Koşullara daha sakin bakarsak, umut ışığı görmemiz mümkün.”
“TOPLUMSAL DESTEK VERİLMELİ”
Uzman Psikolojik Danışman Dr. Ümit Akçakaya ise, geçim sıkıntısının sadece ekonomik değil, zihinsel ve duygusal çöküntülere de yol açtığını söylüyor. “Ekonomik refah psikolojik sağlığın temelidir” diyen Akçakaya, şunları ifade etti: “Yoksunluğu yoğun yaşayan, geçim derdinde boğulan insanlar kendini güvende hissedemez. Bu da tükenmişlik ve çaresizlik duygularını artırır. Eğer bu duygular uzun süre devam ederse, beyin sağlıklı düşünme yetisini yitirir. Sağlıksız davranışlar, kontrolsüz kararlar ortaya çıkar. Organını satmak isteyen kişiler de bu ruh halindedir. Bu yalnızca bireysel bir çöküş değil, aynı zamanda bir suistimal ortamıdır. İnsanların çaresizliği, bazı gruplar tarafından kötüye kullanılıyor. Bu nedenle sadece bireye değil, topluma dönük psikolojik destek politikaları geliştirmek gerekiyor.”
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Muhabirden okuyucuya not: Haberde ismi geçen H.Ç., haber kaynağının talebi üzerine takma ad olarak kullanılmıştır.